İstanbul'un Fethi: II. Mehmet, babasının ölümü üzerine ikinci kez
Osmanlı tahtına oturduğunda, devletin ortasında bir şer adacığı hâlinde
kalmış köhne Bizans'ı ortadan kaldırmayı öncelikle hedef olarak
belirlemişti. Böylelikle Osmanlı devleti tam bir cihan devleti haline
gelebilecekti. Hedefini gerçekleştirmek için ilkin Sırbistan ve Eflâk
ile anlaşma imzalayan Fatih, Karamanoğlu tehlikesini de geçici de olsa
bertaraf etti. Bizans'a ulaşabilecek muhtemel yardımı önlemek için
Boğaz'ın Avrupa yakasına Rumeli Hisar'ını yaptırarak kuşatma
hazırlıklarını tamamladı. Nihayet kuşatılan İstanbul'a karşı 6 Nisan
1453'te kara ve denizden saldırı başlatıldı. II. Mehmet, Edirne'de
döktürdüğü çağının en güçlü toplarıyla İstanbul surlarını karadan
sarsarken 18 Nisan'da donanma bütün İstanbul adalarını ele geçiriyordu.
Fakat, Haliç'in zincirle kapatılması sebebiyle kara ve deniz birlikleri
müşterek bir harekâta geçemiyor ve bu durum da kuşatmanın başarısına
gölge düşürüyordu. Nihayet 22 Nisan'da Osmanlı donanmasının karadan
Haliç'e indirilmesi gibi müthiş bir plânın gerçekleştirilmesi,
kuşatmanın seyrini değiştirmeye başlamıştı. Seksen parçalık donanmayı
bir anda karşılarında gören Bizans'ın direnme gücü artık kırılmıştı. 29
Mayıs 1453'teki nihaî harekâtla İstanbul fethedildiğinde, II. Mehmet,
Peygamberimizin müjdesine mazhar oluyor ve "feth-i mübin" ile
"Fatih"lik şerefini elde ediyordu.Bizans'ın ortadan kaldırılması hem
Türk tarihi hem de dünya tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu
fetihle Osmanlı Devleti, artık tam bir cihan devleti hâline gelmiş,
İslâm dünyası ve Avrupa içinde büyük bir prestij ve güç kazanmıştır.
Avrupa için bu fetih çağ açıp, çağ kapayan bir fetihtir. Katolik
Avrupa'nın, Ortodoks dünyasıyla bütünleşme çabaları, İstanbul'un
fethiyle önlenmiş, aksine Balkanları da tamamen ele geçirmek suretiyle
Fatih, kısa zamanda Ortodoksları himayesi altına almıştır. Nitekim Papa
V.Nikola'nın Türklere karşı harekete geçilmesi fikri pek taraftar
bulamamış, aksine, Ege adalarındaki halk, Balkanlardaki bazı
despotluklar ve prensler Fatih'i İstanbul'un fethinden dolayı kutlayan
mektuplar yazmışlardır. Papa'nın isteğine sadece Almanya, Napoli ve
Venedik olumlu cevap vermiş fakat onlar da kendilerinden ziyade Sırp,
Macar ve Arnavutları kışkırtarak sonuç almaya çalışmışlardır.
Fatih'in Batı Politikaları
Sırbistan Seferleri: İstanbul'un fethinden sonra Osmanlılara
bağlılığını bildiren ve ele geçirdiği bazı kaleleri geri veren Sırplar
Macarlar ile iş birliği yaparak yeniden düşmanlıklarını göstermeye
başlamışlardı. Bunun üzerine 1454-1457 arasında üç kez peşpeşe
Sırbistan'a sefer düzenlendi. Belgrat dışındaki bütün Sırp toprakları
ele geçirildi. Sırp Kralı Bronkoviç'in ölümüyle başlayan taht
mücadelelerinden faydalanan Osmanlılar, Sırpları vergiye bağladılar.
Taht kavgalarının yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan
Fatih, Sırp meselesine son verilmesini emretti. Mahmut Paşa, 1459'da
başkentleri Semendire'yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyliğini
oluşturdu. Böylece Sırbistan'da 350 yıl sürecek Osmanlı hâkimiyeti
başlamış oluyordu.
Arnavutluk Seferleri: Papalık ve Napoli krallığının desteği ve
kışkırtmasıyla harekete geçen Arnavutluk hâkimi İskender Bey, vurkaç
taktiği ile Osmanlı kuvvetlerine baskınlar düzenlemekteydi. Bunun
üzerine Fatih, bizzat sefere çıkmaya karar verdi. 1465 yılında
gerçekleşen I.seferde, İlbasan Kalesi'ni yaptırıp, içine asker
yerleştiren Fatih, Balaban Paşa'yı bölge için görevlendirerek, geri
döndü. Ancak, Papa ve diğer devletlerden aldığı kuvvetlerle Türklere
saldıran İskender Bey, Balaban Paşa'yı şehit etti ve İlbasan kalesi'ni
kuşattı. Bunun üzerine Fatih II. Arnavutluk Seferi'ne çıktı (1467). Ele
geçirilen topraklarda yeni garnizonlar oluşturuldu. Bu sırada İskender
Bey ölmüş ve yerine oğlu Jean geçmişti. Arnavutlukta başlayan kargaşa
sebebiyle Fatih 3. kez Arnavutluk seferini başlattı. Arnavutların
elinde kalmış olan Kroya ve İşkodra kuşatıldı. Nihayet 1479'da
Arnavutluk da bir Osmanlı vilayeti haline gelmiş oluyordu.
Mora Seferleri: İstanbul'un fethinden sonra Bizans İmparatoru XII.
Konstantin'in oğulları, rakipleri Kantakuzen ailesine karşı Mora'da,
Osmanlıların yardımını istemişlerdi. Turahanoğlu Ömer Bey, akıncıları
ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi. Fakat bu sefer
iki kardeş arasında mücadele başlamıştı. Bölge ülkelerinin Mora'yı
istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458'de harekete geçti. Korent'i ele
geçiren Fatih, Mora'nın bir kısmını merkeze bağlayarak, burada bir
sancak oluşturdu. Atina ve diğer bölgeler ise Osmanlı yönetimini kabul
etti. Kardeşi Dimitrios'a karşı Arnavutların desteğini alan Tomas'ın
Osmanlılarla yapılan anlaşmayı bozması üzerine 2.kez Mora'ya sefer
düzenlendi. Tomas, Papa'nın yanına kaçmak zorunda kaldı. Bölgeye çok
sayıda Türk yerleştirildi. Venedikliler bölge halkını Osmanlılara karşı
ayaklandırmaya çalışıyorlardı. Ancak bunda başarı kazanamayan Venedik,
Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı (1465).
Eflâk ve Boğdan Seferleri; Yıldırım zamanında vergiye bağlanan Eflâk
Prensliği'nin başına Fatih tarafından Vlad (Kazıklı Voyvoda)
getirilmişti(1456). Osmanlılara bağlı görünen Vlad aslında gizliden
gizliye düşmanlık ediyordu Vlad'ın Fatih'in elçilerini kazığa oturtarak
öldürmesi üzerine 1462 yılında Fatih, Eflâk'a bir sefer düzenledi.
Boğdan'dan da yardım alan Osmanlı kuvvetleri voyvodayı uzun süre takip
etti. Neticede, sığındığı Macarların, Osmanlılarla yaptığı anlaşma
üzerine Vlad'ı esir etmeleri ile mesele çözüldü. Fatih voyvodalığa
Radul'u getirdi ve Eflâk bir Osmanlı eyaleti hâline geldi. 1455'ten
itibaren Osmanlı Hâkimiyetini tanıyan Boğdan Prensliği'nin Kefe'nin
fethinden sonra izlediği düşmanca siyaset üzerine Osmanlı kuvvetleri
1476'da Boğdan'a girdi. Fatih'in bizzat başında olduğu Osmanlı
kuvvetleri Boğdan ordusunu büyük bir bozguna uğrattı. Böylece Boğdan da
yeniden Osmanlı hâkimiyetini tanımış oluyordu.
Osmanlı tahtına oturduğunda, devletin ortasında bir şer adacığı hâlinde
kalmış köhne Bizans'ı ortadan kaldırmayı öncelikle hedef olarak
belirlemişti. Böylelikle Osmanlı devleti tam bir cihan devleti haline
gelebilecekti. Hedefini gerçekleştirmek için ilkin Sırbistan ve Eflâk
ile anlaşma imzalayan Fatih, Karamanoğlu tehlikesini de geçici de olsa
bertaraf etti. Bizans'a ulaşabilecek muhtemel yardımı önlemek için
Boğaz'ın Avrupa yakasına Rumeli Hisar'ını yaptırarak kuşatma
hazırlıklarını tamamladı. Nihayet kuşatılan İstanbul'a karşı 6 Nisan
1453'te kara ve denizden saldırı başlatıldı. II. Mehmet, Edirne'de
döktürdüğü çağının en güçlü toplarıyla İstanbul surlarını karadan
sarsarken 18 Nisan'da donanma bütün İstanbul adalarını ele geçiriyordu.
Fakat, Haliç'in zincirle kapatılması sebebiyle kara ve deniz birlikleri
müşterek bir harekâta geçemiyor ve bu durum da kuşatmanın başarısına
gölge düşürüyordu. Nihayet 22 Nisan'da Osmanlı donanmasının karadan
Haliç'e indirilmesi gibi müthiş bir plânın gerçekleştirilmesi,
kuşatmanın seyrini değiştirmeye başlamıştı. Seksen parçalık donanmayı
bir anda karşılarında gören Bizans'ın direnme gücü artık kırılmıştı. 29
Mayıs 1453'teki nihaî harekâtla İstanbul fethedildiğinde, II. Mehmet,
Peygamberimizin müjdesine mazhar oluyor ve "feth-i mübin" ile
"Fatih"lik şerefini elde ediyordu.Bizans'ın ortadan kaldırılması hem
Türk tarihi hem de dünya tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu
fetihle Osmanlı Devleti, artık tam bir cihan devleti hâline gelmiş,
İslâm dünyası ve Avrupa içinde büyük bir prestij ve güç kazanmıştır.
Avrupa için bu fetih çağ açıp, çağ kapayan bir fetihtir. Katolik
Avrupa'nın, Ortodoks dünyasıyla bütünleşme çabaları, İstanbul'un
fethiyle önlenmiş, aksine Balkanları da tamamen ele geçirmek suretiyle
Fatih, kısa zamanda Ortodoksları himayesi altına almıştır. Nitekim Papa
V.Nikola'nın Türklere karşı harekete geçilmesi fikri pek taraftar
bulamamış, aksine, Ege adalarındaki halk, Balkanlardaki bazı
despotluklar ve prensler Fatih'i İstanbul'un fethinden dolayı kutlayan
mektuplar yazmışlardır. Papa'nın isteğine sadece Almanya, Napoli ve
Venedik olumlu cevap vermiş fakat onlar da kendilerinden ziyade Sırp,
Macar ve Arnavutları kışkırtarak sonuç almaya çalışmışlardır.
Fatih'in Batı Politikaları
Sırbistan Seferleri: İstanbul'un fethinden sonra Osmanlılara
bağlılığını bildiren ve ele geçirdiği bazı kaleleri geri veren Sırplar
Macarlar ile iş birliği yaparak yeniden düşmanlıklarını göstermeye
başlamışlardı. Bunun üzerine 1454-1457 arasında üç kez peşpeşe
Sırbistan'a sefer düzenlendi. Belgrat dışındaki bütün Sırp toprakları
ele geçirildi. Sırp Kralı Bronkoviç'in ölümüyle başlayan taht
mücadelelerinden faydalanan Osmanlılar, Sırpları vergiye bağladılar.
Taht kavgalarının yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan
Fatih, Sırp meselesine son verilmesini emretti. Mahmut Paşa, 1459'da
başkentleri Semendire'yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyliğini
oluşturdu. Böylece Sırbistan'da 350 yıl sürecek Osmanlı hâkimiyeti
başlamış oluyordu.
Arnavutluk Seferleri: Papalık ve Napoli krallığının desteği ve
kışkırtmasıyla harekete geçen Arnavutluk hâkimi İskender Bey, vurkaç
taktiği ile Osmanlı kuvvetlerine baskınlar düzenlemekteydi. Bunun
üzerine Fatih, bizzat sefere çıkmaya karar verdi. 1465 yılında
gerçekleşen I.seferde, İlbasan Kalesi'ni yaptırıp, içine asker
yerleştiren Fatih, Balaban Paşa'yı bölge için görevlendirerek, geri
döndü. Ancak, Papa ve diğer devletlerden aldığı kuvvetlerle Türklere
saldıran İskender Bey, Balaban Paşa'yı şehit etti ve İlbasan kalesi'ni
kuşattı. Bunun üzerine Fatih II. Arnavutluk Seferi'ne çıktı (1467). Ele
geçirilen topraklarda yeni garnizonlar oluşturuldu. Bu sırada İskender
Bey ölmüş ve yerine oğlu Jean geçmişti. Arnavutlukta başlayan kargaşa
sebebiyle Fatih 3. kez Arnavutluk seferini başlattı. Arnavutların
elinde kalmış olan Kroya ve İşkodra kuşatıldı. Nihayet 1479'da
Arnavutluk da bir Osmanlı vilayeti haline gelmiş oluyordu.
Mora Seferleri: İstanbul'un fethinden sonra Bizans İmparatoru XII.
Konstantin'in oğulları, rakipleri Kantakuzen ailesine karşı Mora'da,
Osmanlıların yardımını istemişlerdi. Turahanoğlu Ömer Bey, akıncıları
ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi. Fakat bu sefer
iki kardeş arasında mücadele başlamıştı. Bölge ülkelerinin Mora'yı
istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458'de harekete geçti. Korent'i ele
geçiren Fatih, Mora'nın bir kısmını merkeze bağlayarak, burada bir
sancak oluşturdu. Atina ve diğer bölgeler ise Osmanlı yönetimini kabul
etti. Kardeşi Dimitrios'a karşı Arnavutların desteğini alan Tomas'ın
Osmanlılarla yapılan anlaşmayı bozması üzerine 2.kez Mora'ya sefer
düzenlendi. Tomas, Papa'nın yanına kaçmak zorunda kaldı. Bölgeye çok
sayıda Türk yerleştirildi. Venedikliler bölge halkını Osmanlılara karşı
ayaklandırmaya çalışıyorlardı. Ancak bunda başarı kazanamayan Venedik,
Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı (1465).
Eflâk ve Boğdan Seferleri; Yıldırım zamanında vergiye bağlanan Eflâk
Prensliği'nin başına Fatih tarafından Vlad (Kazıklı Voyvoda)
getirilmişti(1456). Osmanlılara bağlı görünen Vlad aslında gizliden
gizliye düşmanlık ediyordu Vlad'ın Fatih'in elçilerini kazığa oturtarak
öldürmesi üzerine 1462 yılında Fatih, Eflâk'a bir sefer düzenledi.
Boğdan'dan da yardım alan Osmanlı kuvvetleri voyvodayı uzun süre takip
etti. Neticede, sığındığı Macarların, Osmanlılarla yaptığı anlaşma
üzerine Vlad'ı esir etmeleri ile mesele çözüldü. Fatih voyvodalığa
Radul'u getirdi ve Eflâk bir Osmanlı eyaleti hâline geldi. 1455'ten
itibaren Osmanlı Hâkimiyetini tanıyan Boğdan Prensliği'nin Kefe'nin
fethinden sonra izlediği düşmanca siyaset üzerine Osmanlı kuvvetleri
1476'da Boğdan'a girdi. Fatih'in bizzat başında olduğu Osmanlı
kuvvetleri Boğdan ordusunu büyük bir bozguna uğrattı. Böylece Boğdan da
yeniden Osmanlı hâkimiyetini tanımış oluyordu.