ıllılı.ıl.lı...TSCTR.FORUM.ST ..ıl.lı.ıllılı

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ıllılı.ıl.lı...TSCTR.FORUM.ST ..ıl.lı.ıllılı

TURKISH SHARE CENTER 2009


    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri

    eftelya
    eftelya
    BAGIMLI ÜYEBAGIMLI ÜYE


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 148
    <hr>uyarı seviyesi :
    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Right_bar_bleue

    Kayıt tarihi : 09/08/08

    Kişi sayfası
    Başarı Puanı:
    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Img_left50/1000Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Empty_bar_bleue  (50/1000)
    Seviye:
    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Img_left80/1000Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Empty_bar_bleue  (80/1000)
    Güçlülük:
    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Img_left100/1000Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Empty_bar_bleue  (100/1000)

    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Empty Fatih Sultan Mehmedin Sözleri

    Mesaj tarafından eftelya Cuma Ağus. 22, 2008 5:12 pm

    Sultan İkinci Mehmed henüz yedi yaşlarında iken hocası Molla Ak
    Şemsüddin kulağına eğildi ve başarının en önemli kuralını fısıldadı:

    “Hedefini tespit etmelisin.”

    Önce hedef belirlendi: “Kostantiniyye mutlaka fethedilecektir.”

    Ak Şemsüddin hedef tespitinden sonrasını da söyledi:

    “Dağ ne kadar yüksek olursa olsun, yol onun üzerinden geçer. Sen dağ
    olmaya heveslenme, asla gururlanma; yol ol ki, herkes senin üzerinden
    geçerken, sen dağların bile üzerinden geçesin.”

    “Hocam, ya şartlar elverişli olmazsa?” diye sordu. Ak Şemsüddin hiç duraksamadan cevap verdi:

    “Şartlara teslim olmazsan şartlar değişir, sana teslim olurlar. Çok
    çalışır, çok dua eder ve çok istersen Allah’ın rahmeti tecelli eder,
    rahmet tecelli ettiğinde nice olmazlar tahakkuk eder. (gerçekleşir)”

    Ve günü gelince, çocuk yaşına bakmadan Bizans’ın fethini düşünmeye başladı.

    Çandarlı Halil Paşa, gencecik padişahın niyetini duyar duymaz
    telaşlandı. Sadrazamdı. Sadrazam olarak genç padişaha yol göstermek
    gibi bir sorumluluğu vardı. Bu çocuk (Padişah) bir çocukluk edip
    Bizans’ın üzerine yürümeye kalkarsa, alimallah Osmanlı mülkü pâymâl
    olabilir, hatta elden gidebilirdi. Ümmet-i Muhammed’i bir aceminin
    acemiliğine kurban etmeyecekti. İkaz görevini yapacak, kelle pahasına
    olsa bile Padişahı bu maceradan vaz geçirecekti.

    Bir gün hışımla genç padişahın huzuruna girdi ve selamı bile unutup sordu:

    "Sen ümmet-i Muhammed’i hisar önünde telef etmek mi istersün?"

    Genç Hünkâr, baba yadigârı Sadrazamının öfkelenmesinin sebebini az çok tahmin etmişti. Fakat ağzından duymak istiyordu:

    “Kangi sebepten ümmet telef olubdur koca vezirum?”

    “Bizans’ı feth itmeğe and virmişsün. Ümmetun telefatine başkaca sebep ne lâzım?”

    “Beli, and virdük. Ya biz Bizans’ı, ya Bizans bizi alacak dedük! Bir mahzuru mu var?”

    “Elbette!” diye cevap verdi Sadrazam, konuşurken uzunca sakalı
    titriyordu: “Elbette ki mahzuru var, olmayacak duadır ki, akl-ı selim
    olmayacak duaya hiç bir vakit amin dimez.”

    Sultan İkinci Mehmed gülümsedi:

    “Kangi duayı kabul edeceğini ancak Hak Tealâ bilür. Biz sadece arzımızı yapar hükm-i İlâhiyi bekleriz.”

    Kalktı, Sadrazamına doğru birkaç küçük adım attı. Gözlerine baktı:

    “Her daim dimez misin ki, kul kısmı gaza yolunda elinden geleni
    yapmakla mükelleftur. Biz dahi muştunun (fetih müjdesinin) tahakkuku
    cihetinde say edeceğiz. İnşaallah-ü Tealâ fetih mukarrerdir.”

    “Nereden belli ki?”

    “Doğru, henüz belli değil. Zaten teşebbüs olmadan tahakkuk olmaz. Biz dahi teşebbüs üzereyiz.”

    Koca Sadrazamın aklı bu işe bir türlü yatmıyordu. İkna olmamıştı.

    “Baban alamadı, ondan öncekiler de alamamıştı, sen nasıl alacaksın?” dedi hafiften alaycı.

    Genç hükümdar hışımla pencereye döndü. Bir süre yeniçerilerin
    koşturmasını seyretti. Onlar fethe inanıyordu. Ama yaşlı Sadrazamını
    henüz inandıramamıştı.

    Yüreğine ince bir sızı girdi. Bir an için endişelendi. Ne de olsa yaşlı
    Sadrazamın müthiş bir tecrübe birikimi vardı. Onbeş yaşından beri
    devlet hizmetindeydi. Kendisi ise onbeş yaşını geçeli ancak birkaç yıl
    olmuştu. Bu açıdan şartlar aleyhine görünüyordu.

    Fakat şartlara teslim olmayacaktı. Çandarlı’ya döndü:

    “Bak a vezirim” diye söze başladı, öfkesini tereddüdüne sarıp
    yutkunarak; “ben ne babama benzerim, ne babamdan öncekilere. Şimdiki
    zaman başkaca zamandır. Çaresi yok fetih olacak.”

    İhtiyar Sadrazam, tezini savunma kararlılığı içinde tek geri adım atmadı:

    “O zaman bil ki, bunun mes’uliyeti tamamiyle sana aittur, çünkü akıbeti
    hayır görmüyorum. Bizans İmparatoru ünvanını alayım derken, korkarım
    padişahlıktan da olacaksın. Bu ne hırs!”

    Padişah ilk defa öftkelendi:

    “Hırs değil iman!..” diye bağırdı, “dedik ya biz onu, ya o bizi! Hakikatli hükümdar olmanın başkaca çaresi yoktur.”

    “Elinde olanla yetinsene.”

    “Elimdekiyle yetinirsem elimde olan da gider Çandarlı, ne belledin.
    Zirvede durulmaz, ya devamlı tırmanırsınız, ya da aşağı kayarsınız. Ben
    gencim, tırmanacağım.”

    Çandarlı çıkmak için toparlanırken:

    “Ben söylemiş olayım, Hak Tealâ ve kulu nezdinde mes’uliyetten kurtulayım da, sen yine ne ki istersen yap, padişah sensin.”

    “Şükrolsun biz padişah-ı cihanız ve Kostantiniyye’yi feth edeceğiz.”

    “İmkânsız” diye dudak büzdü Çandarlı Halil Paşa.

    “Neden koca vezir?”

    “Çünkü surlar çok muhkemdir, muhkem surları yıkacak cesamette (büyüklükte) topumuz yoktu
    eftelya
    eftelya
    BAGIMLI ÜYEBAGIMLI ÜYE


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 148
    <hr>uyarı seviyesi :
    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Right_bar_bleue

    Kayıt tarihi : 09/08/08

    Kişi sayfası
    Başarı Puanı:
    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Img_left50/1000Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Empty_bar_bleue  (50/1000)
    Seviye:
    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Img_left80/1000Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Empty_bar_bleue  (80/1000)
    Güçlülük:
    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Img_left100/1000Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Empty_bar_bleue  (100/1000)

    Fatih Sultan Mehmedin Sözleri Empty Geri: Fatih Sultan Mehmedin Sözleri

    Mesaj tarafından eftelya Cuma Ağus. 22, 2008 5:13 pm

    Genç hükümdarın karşısına yine şartlar ve sebepler çıkmıştı. Ak Şemsüddin Hoca’nın sözlerini hatırladı. Gülümseyerek sordu:

    “Surları yıkacak toplar günün birinde yapılacak mı?”

    “Evet” dedi Sadrazam, “günün birinde herhal yapılır.”

    Genç hükümdar kükredi:

    “İşte bu gün o gündür vezirim! Topları kullanarak surları tar ü mar edecek Padişah da karşında duruyor.”

    Ne demişti Ak Hoca:

    “Şartlara teslim olmazsan şartlar değişir, sana teslim olurlar. Çok
    çalışır, çok dua eder ve çok istersen Allah’ın rahmeti tecelli eder,
    rahmet tecelli ettiğinde nice olmazlar tahakkuk eder. (gerçekleşir)”

    Şartlar değişti, Bizans teslim oldu, çünkü rahmet inmişti. Bakın nasıl?

    Bizans İmparatoru Konstantin Dragazes’in hizmetinde Macar asıllı bir
    top dökümcüsü (mühendis diyebiliriz) vardı: Urban Usta. Tam o sırada,
    İmparatorla arasında küçük bir ücret anlaşmazlığı oldu. Bu yüzden Urban
    Usta pılısını-pırtısını topladı ve Edirne’ye gitti. Padişah’la görüşmek
    istedi. Topçu olduğunu söyleyince, Padişahın bu işle çok ilgilendiği
    bilindiğinden, hemen huzuruna çıkardılar. Urban Usta yanında getirdiği
    plânları Padişahın önüne koydu:

    “Bunlar” dedi Bizans’ı koruyan surların plânıdır, tarafımdan en zayıf noktalar tespit edilmiş ve işaretlenmiştir.”

    Ardından başka bir deri heybe açtı.

    “Bunlar da işaretlenmiş yerleri yıkacak kuvvette gülleler atabilen
    topların plânlarıdır. Bana imkân ve fırsat verirseniz sizin için bu
    topları dökerim. Siz de surları yerle bir edersiniz.”

    Rahmet tecelli etmişti: Geriye şükür ve gayret kalıyordu.

    Müverrih Tursun Bey, kendi adını taşıyan tarihinde der ki:

    "Çün erkân-ı devlet vü mülâzımân-ı hazret kal'anun kapularun açdılar,
    Sultan Mehemmed-i Gazî, Hazret-i Muhammed-i Arabî aleyhi
    efdalü's-salavât, Burâka binüp seyr-i cennet ider gibi, ulema ve
    umerâsı ile kal‘ayı teşrif buyurdu." Mübarek fethin 549. yıldönümünde,
    “cevher insan” modeline hasret oluşumuzu da dikkate alarak, Fatih
    Sultan Mehmed'in kimliği, kişiliği ve yetişme tarzı üzerinde dikkatle
    durmak lâzım.

    Öncelikle belirtmeliyim ki, Sultan İkinci Mehmed’in doğduğu dünyada,
    bir fatihin yetişmesi için gerekli maddi-manevi tüm şartlar hazırdı.
    Osmanoğlu'nun elinde, Malazgirt zaferinden itibaren oluşan aynı kıble
    eksenli, Kur'an orjinli insan kaynakları vardı. Mesela hocaları: Tarih,
    Molla Gürani gibi, Ak Şemsüddin gibi, Molla Hüsrev gibi cevherlerin
    aynı dönemi paylaşmalarına pek nadir şahit olmuştur. Bu bilim ve yürek
    adamları ise sadece aynı dönemi paylaşmakla kalmamış, aynı çocuğu aynı
    anda beslemek gibi İlâhî bir tevafukun unsuru olmuşlardır.

    * * *

    Dikkat: “Fetih ekseni” bir birini tamamlayan üç "âbide insan"dan
    oluşuyor. Biri Fatih Sultan Mehmed, ikincisi Ak Şemsüddin, üçüncüsü
    Ulubatlı Hasan...

    Ulubatlı Hasan toplumsal terbiyenin cihad ruhunu, Ak Hoca, Kur'an ve
    Sünnet gibi dinin temel kaynaklarını, Sultan Mehmed ise adâletli,
    kifayetli ve liyakatlı yönetimi temsil ediyor.

    Millet bu üçlüyü yetiştirdiği zaman fetih yolları tekrar önünde açılacaktır.

    Sihirli formül şudur: İnsan+Hedef+ Gayret=Zafer

    * * *

    Fatih Sultan Mehmed Han, iki tarafında hocaları, hocalarının yanında
    vezirleri, beyleri, komutanları, arkasında peygamber müjdesine mazhar
    bir cennet ordusu ile 549 sene önce Roma’nın yüreğine girdi. Atını
    doğruca Ayasofya'ya sürdü ve o tarihte Ayasofya'nın içi henüz resim
    dolu olduğu için avlusunda iki rekat "şükür namazı" kıldı.

    Hemen sonra hıristiyan halka hitaben bir “Amannâme-hak ve özgürlükler
    belgesi” yayınladı... Altında Sadrazam olarak Zağanos Paşa’nın “Elfakir
    Zağanos” şeklinde imzası, (kendisini tüm beşeri ünvanlardan soyutlayıp
    fakrinde aczini rütbe yapması o günkü insanın karakteri hakkında temel
    bir fikir verir sanıyorum) üstünde ise Fatih’in tuğrası bulunan
    “Amannâme”, “Biz ki, emir-i âzam Sultan-ı muazzam Murad Han oğlu
    pâdişah-ı muazzam ve emiri âzam Sultan Muhammed Han’ız! Yerleri ve
    gökleri yaratan Allah adına, büyük Peygamber’imiz Muhammed Mustafa
    Aleyhimüsselâm adına, yüce kitabımız Kur’an-ı Azimüşşan adına, Allah’ın
    yüz yirmi dört bin peygamberi adına, büyük babamız, babamız ve
    oğullarımız adına, kuşandığımız kılıç adına yemin ederiz ki...” diye
    başlıyor, Fatih Sultan Mehmed, inanmayan, ayrı dinden, ayrı dilden,
    ayrı kılık kıyafetten, üstelik birkaç gün öncesine kadar kılıç kılıca
    savaştığı bir halka, bugün bile ulaşmaya çalıştığımız bazı temel hak ve
    özgürlükler bahşediyor.

    Sadece kendi çağını değil, bugün “demokratik” geçinen bazı ülkelerdeki
    insan hakları uygulamalarını bile çok çok aşan meşhur “Amannâme”siyle,
    Fatih’in, hıristiyan halka verdiği hak ve özgürlükleri beş ana maddede
    özetleyebiliriz:

    1. İnanç özgürlüğü,

    2. İbadet özgürlüğü,

    3. Kıyafet özgürlüğü,

    4. Seyahat özgürlüğü,

    5. Ticaret özgürlüğü.

    Gerisine siz karar verin.....................

      Similar topics

      -

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 6:26 pm